28.01.2009

MANTIKLI TEKTANRICILIK

EVET, MANTIKLI TEKTANRICILIK

Tektanrıcılığın neden mantıklı bir inanç olduğunu kısaca açıklayayım. Tanrı’ya inancım sadece ailemin dini inançlarının taklidi şeklinde "öznel mantıklı" bir durum olarak başladı fakat bir şüphecilik, sorgulama ve düşünme döneminin ardından, şu anda hem öznel hem de nesnel olarak mantıklı bir zemin üzerinde. Ailemin dini inançlarının birçoğunu reddetmeme rağmen, Tanrı’ya olan inancım zamanla güçlendi. Aslında Tanrı konusundaki kanatim için "inanç" kelimesini kullanmayı bile doğru bulmuyorum. Quran'daki "iman" kelimesinin tam karşılğının "inanç" olmadığı kanaatindeyim. Zira, kuran'da tanımını bulan "iman" veya "iman etme" olayı zannetmek anlamına gelmez, aksine zannetmek ile zıd anlamlıdır. Kuran'ın onayladığı iman, mantıksal ve empirik delillere dayanarak kabul etme olayıdır.

Tek bir Tanrı’nın varlığına inanmamın birçok nedeni var. Böyle bir inanç için anahtar kelimelerden bazıları: teklik, big bang, var oluş, evrendeki enerjinin tam olarak miktarı, atomun yapısı, evrendeki sabitlerin çok duyarlı derecede belirlenmiş olmaları, bilinçlilik, Kuran ayetlerinin çeşitli bilimlerle olan tutarlılığı, 19 kodu, ve kişisel veya ailece tanık olduğum olağanüstü deneyimlerim.

İbrahim, elçiliğinden önce genç bir filozof olarak, bir seri varsayımsal soruyla "en büyük" fikrine ulaşmıştı. Her şeyin yaratıcısının varlığını ispatlamakta kullandığı yöntem hem deneysel hem de mantıklıydı. İnsanları kutsal sayılan cisimleri gözlemeye davet etti ve daha sonra onların henüz belli olmayan sebeplere dayanan özelliklerinden net bir yaratıcının varlığı sonucunu çıkardı (6:74–81).

"Bu, İbrahim’e halkına karşı kullanması için verdiğimiz tartışma yöntemidir…"(6:83)

İbrahim, inancını mantıklı bir tartışma yöntemi ile desteklediği gibi, putperest halkının küçük heykellerini kırmak ve en büyük olanını bırakmak yoluyla da düşmanlarının iddialarını da yanlışladı. Putperestler, heykellerine karşı yapılan bu günahkâr saldırıyı kimin yaptığını araştırırlarken, İbrahim ayağa kalktı ve en büyük heykeli gösterdi.

" ‘Bunu şu büyük olan yaptı. Eğer konuşabilirlerse, gidip sorun onlara!’ dedi. Şaşırmıştılar ve kendi kendilerine "Aslında, sen haksızdın" dediler. Ama eski fikirlerine geri döndüler: ‘Çok iyi biliyorsunuz ki bunlar konuşamaz. Öyleyse, Tanrı’nın yanında size ne yarar ne de zarar verecek gücü olmayan bir şeye mi tapıyorsunuz? Ayıp size ve Tanrı’nın yanında taptıklarınıza. Anlamıyor musunuz?’ " (21:63–67)

Kuran, Tanrı’nın neden ortağı ya da muadili olamayacağına dair mantıklı bir tartışma malzemesi sunar. Bu, Öncekini İnkâr adı verilen bir mantık tartışması örneğidir:

"Yeryüzünde yaratma yeteneği olan tanrı’lar mı buldular? Eğer onlarda Allah'tan başka tanrılar olsaydı, düzensizlik olurdu. Mutlak otoritenin sahibi olan Allah onların iddia ettiklerinden çok yücedir."(21:21–22)

Bu yüzden, Kuran’ın bizi kolay aldanmamaya çağırması hiç şaşırtıcı değildir. Allah’a olan inancımız dâhil, hiçbir şeyi yeterli bilgimiz olmaksızın takip etmemeliyiz.

"Hakkında bilgin olmayan şeylerin ardına düşme. Sana duyma duyusu, görme duyusu ve beyin verdim ve bunların hepsinden sorumlusun" (17:36)


Hiç yorum yok: